Bilecik'de Isra Ve Miraç Kandili
isra ve miraç kandili
Mukaddes ve Nurlu Gece
İSRA VE MİRAÇ KANDİLİ
Dinî ve millî duyguların güçlendirilmesi için mübarek gün ve geceler en elverişli ve en feyizli günlerimizdir. Bayramlar bizi Bedir’e, Uhud’a, Malazgirt’e Çanakkale’ye ve Sakarya’ya götürür. Kandiller bizi, kardeşliğe, sevgiye, yardımlaşmaya götürür ve ibadete alıştırır. Bayramlarda vatan aşkı, millet kaynaşması, kandillerde ise insan sevgisi vardır.
Bayramlar ve kandiller bizi yeryüzünde yaşayan Müslümanların gönül dünyalarına ulaştırır.
Bütün bunları hissederek ve düşünerek ibadet ve taatla Cenâb-ı Hakk’a yönelir ve dua ederiz. Günahlarımızın bağışlanması için bol bol tövbe ve istiğfarda bulunuruz. Bu kutsal gecede Allah’ın rahmetini, Resullullah’ın şefaatini, vatanımızın huzurunu, milletimizin saadetini ve bütün insanların hidayetini dileriz.
Rahmet ayları olan, üç ayların birincisi olan Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaib Kandili olarak idrak ettik. Recep ayının 27. gecesini ise 10 Mart Çarşamba günü İsra ve Miraç Kandili olarak hep birlikte idrak edeceğiz .
İsrâ, gece yolculuğu ve gece yürüyüşü; Miraç, yükseğe çıkma ve yükselme aracı demektir.
Akılların kavramakta hâlâ güçlük çektiği bu ulvi yolculuk, gecenin bir bölümünde gerçekleştirildiği için, bu hikmetli seyahata İsrâ ve Miraç denilmiştir.
Allah’ın Resulü Muhammed Mustafa (S.A.S.) bu gece semaya yükseltilmiş yüce makamlara eriştirilmiş, ilahi nimetlere kavuşturulmuş ve bizlere müjdeler ile dönmüştür.
Hüzün Yılı
Allah’ın sevgili elçisi, son peygamberi, Mekke müşriklerinin haince saldırıları ve dayanılmaz eziyetlerine göğüs gererek yüce dinimiz İslâm’ı tebliğ görevini ifa ediyordu. Bu esnada kısa bir zaman içinde kendisine yardım eden, onu büyütüp himaye eden amcası Ebu Talip ve ilk iman eden, malıyla, canıyla ona bütün varını veren Hz. Hatice validemizi kaybetti.
Aynı zamanda Taife giden Peygamberimizin orada taşlanması ve ayaklarının kan içerisinde kalarak tekrar Mekke’ye dönmesi kendisini çok üzmüştü. Bu olaylardan dolayı bu yıla “gam ve hüzün yılı adı verilmiştir.
İşte bütün bu hadiselerden çok sıkılan, bu olaylardan dolayı oldukça müteessir olan Hz. Muhammed’i Cenab-ı Hak (c.c.) teselli etmek, üzüntüsünü gidermek, O’na hiçbir beşer gücünün görmediği, duymadığı bir takım ayetlerini ilahi sırlarını, âli derecelerini göstermek için O’nu katına çıkarttı. Aradaki vasıtaları kaldırarak, O’nu ilahi vahye muhatap kıldı. Bu sırlı olay kameri takvime göre, Recep ayının 27. Gecesi meydana gelmiştir ki, bu geceye Miraç Gecesi denilmektedir.
Hicretten bir buçuk yıl kadar önce bir gece vakti, büyük meleklerden Cebrail Hz. Muhammed’i s.a.v mahiyetini bilemediğimiz Burak” ismi verilen manevî binitle Mekke’deki Mescid-i Haram’dan alıp, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürdü.
Pegamber Efendimiz s.a.v. 124 bin Peygamberlere iki rekat namaz kıldırarak imamlık yapmıştır.
Bu durum Kur’an-ı Kerim’in İsra suresinin 1. ayetinde şöyle anlatılmaktadır: Kulu Muhammedi bir gece Mescid-i Haram’dan, kendisine bir takım ayetlerimizi göstermek için çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür.”
Mescid-i Aksa’dan sonraki Miraç yolculuğu hakkında bilgilerimiz Peygamberimizin hadisi şeriflerine dayanmaktadır: Bu konudaki hadislerde bu olay şöyle anlatılmaktadır: Hz. Muhammed (s.a.s.) Cebrail’in refakatinde, hiçbir insana nasip olmayacak bir şekilde, zaman ve mekan mefhumlarını aşarak göklere yükseltilmiş, pek çok manevi makam ve mevkiler , Cennet ve Cehannem kendilerine gösterilmiş, varlık ufuklarının üzerine çıkarılarak Yüce Allah’ın huzuruna varmıştır. Bu olay hadislerde uzunca anlatılmaktadır. ( Buhârî; Bed’ül-Halk, 6; Müslim, iman, 264.)
Süleyman Çelebi Mevlid’de bunu şöyle anlatmaktadır.
“Söyleşirken Cebrail ile kelam
Geldi refref önüne verdi selâm
Aldı ol şahı cihanı ol zaman
Sidreden gitti ve götürdü heman”
Miracın esrar dolu ulvî sahneleri Necm suresinde 7-18. ayetinde şöyle dile getirilmektedir.
Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti. Muhammed’in gözünün gördüğünü gönül yalanlamadı.
Ey inkarcılar, onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışıyor musunuz? An- dolsun ki, Muhammed Cebrail’i sınırın sonunda (Sidretü’l-Münteha’da) başka bir inişte de görmüştür.”
Bu makamda Peygamberimize üç ilahi ihsan verilmiştir. Bunlar:
a) Beş vakit namaz. (Bu sebeple namaza mü’minin miracı denmiştir.)
b) Allah’a ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdesi.
c) Bakara suresinin sonundaki üç ayet
Miracın Yankıları
Peygamberimiz evine döner dönmez, gece olup bitenleri ailesine ve arkadaşlarına anlattı. Her söylediğinin gerçek olduğunda şüphe olmayan Peygamberimize ailesi ve arkadaşları yürekten inanmışlardı. Mekke’lilerin bir kısmı bu olayı duyar duymaz şaşkına dönmüşler; bir gecede bu kadar uzaklara gidip gelinebilir mi? Bu kısa zamanda bu yerler gezilir mi? demişlerdi. Çünkü onlar Miraçtaki üstün gerçekleri kavrayacak seviyede değillerdi.
Bu sebepten Miraç olayı kendilerine anlatılınca inanmadılar. Kervanların bir ayda gidip bir ayda geldiği mesafeye Muhammed nasıl olur da bir gecede gidip gelebilir, diyorlardı. Her şeyi maddi ölçülere göre değerlendiriyorlardı.
Halbuki Hz. Muhammed onların kullandıkları vasıtaları kullanmış değildi. O, şimşek hızındaki, Burak denilen manevi bir binite binmiş ve bununla yolculuk yapmıştı. Bu olay karşısında şaşkına dönmüşlerdi. Bu olayı Hz. Ebu Bekir’e anlattılar. Hz. Ebu Bekir onlara:
-Muhammed’in doğru söylediğine inanıyorum, dedi.
-Demek Muhammed’in bir gecede Mescid-i Aksa’ya gidip döndüğünü tasdik ediyorsun?
-Evet tasdik ediyorum, değil, bunu, bundan daha fazla uzaklarına da, görmediğim halde, meleklerin gökten haber getirdiklerine de inanmışımdır, dedi. Bu inanıştan dolayı Ebu Bekir’e Sıddık lakabı verilmiştir.
İsra ve Mirac’ın meydana geldiği devirde yaşayan ve her şeyi dar çerçeve ve anlayışla gören inkârcılar bu olaya inanmak istemediler.
Günümüzde ulaşılan teknolojik ve ilmi seviye bu hadiseyi daha kolay anlamamızı sağlamaktadır. Zamanımızda binlerce, on binlerce kilometre uzaklıkta bulunan insanlar, aynı anda birbirleriyle konuşabilmekte, dünyanın her tarafında meydana gelen olayları ve haberleri aynı anda izleyebilmekte, çok uzun mesafeleri çok kısa zaman içerisinde ulaşmaktadırlar.
Hatta aya, gezegenlere, uzaya çıkabilmekte ve yeryüzündekilerle bağlantı kurup konuşabilmektedirler.
Allah’ın yarattığı insan, kendi sınırlı aklı ve gücüyle bunları başarabileceğine göre, kâdir- i mutlak olan Yüce Allah, kulu Muhammedi neden gecenin kısa bir anında Mekke’den Kudüs’e neden götürmesin? Yüce Allah için bu oldukça kolaydır.
İsra ve Miraç Hadisesinden Alınacak Dersler
Yüce Allah, bu büyük hâdiseden bahseden İsrâ Sûresinde, Hz. Peygamber (s.a.s.) şahsında bütün insanlığa ahlâk ve fazilet prensiplerini bildirmiştir ki, bu esaslar, fert ve toplumun huzuru için son derece önemlidir. Hatırlanması bakımından bu sûredeki bazı âyetlerin meallerini burada vermek yerinde olacaktır.
“Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana babaya iyi davranmayı emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, onlara karşı “ÖF’ bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle.”
“Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger ve: ‘Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi, sen de onlara merhamet et’ de.( İsrâ, 23-24 )
Yakınına, düşküne yolcuya hattını ver, elindekileri saçıp savurma. Saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise rabbine karşı çok nankördür.” (İsrâ, 29 )
Ayrıca, İsra ve Miraç Mucizesi, Yüce Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak, maddî ve manevî alanda çalışıp gayret gösterenlerin, ilim ve teknolojiyle yükselecekleri işaretini vermektedir.
Rabbimiz İsra suresinde 26-38. Ayetlerinde özet olarak şöyle demektir.
1- Allah’a ortak koşmayınız.
2- Anne ve babanıza itaat ve hürmet ediniz.
3- Hak sahiplerine haklarını veriniz.
4- İsraf etmeyiniz.
5- Aşırılıklardan sakınınız.
6- Çocuklarınızı öldürmeyiniz.
7- Zinaya yaklaşmayınız.
8- Haksız olarak kimseyi öldürmeyiniz.
9 - Yetimlere iyi muamele ediniz.
10- Ölçü ve tartıda doğruluktan sapmayınız.
11- Bilmediğiniz bir şeyin ardına düşüp körü körüne takip etmeyiniz.
12- Yeryüzünde kibir ve gurur taslayarak yürümeyiniz.
Görüldüğü üzere bu on iki prensip, ahlâk ve erdemlik kurallarını ihtiva etmektedir. Fertlerin de toplumların da huzur ve mutluluğu bunlara bağlıdır. Ahlâk ile ilgili ciltler yazacak olsanız bile hiç bir vakit bu on iki düsturun dışına çıkamazsınız.
Peygamberimiz Miraç dönüşü bir takım manevi hediyeler de getirmiştir. Bunlar:
1.Bakara Sûresinin sonundaki üç âyet ki, meâlleri şöyledir:
Göklerde ve yerde bulunanların hepsi Allah’ındır. Gönlünüzde olanları açığa vursanız da gizleseniz de, Allah onunla sizi sorguya çeker, sorgudan sonra dilediğini affeder, dilediğine azab eder. Allah her şeye kadirdir.
Gönderilen Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene inandı, mü’minler de inandılar. Onlardan her biri Allah’a,O’nun meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine iman ettiler.
Allah’ın Peygamberlerinden hiç birini ayırmayız(hepsine inanırız). Onlar işittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, mağfiretini dileriz. Dönüş, yalnız sanadır. derler.
Allah her şahsa ancak gücü yettiği kadar sorumluluk yükler. Herkesin kazandığı ya kendi lehinedir, yahut aleyhinedir. Ey Rabbimiz, unutursak veya hataya düşersek bizi hesaba çekme, ey Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz, gücümüzün yetmediği işlerden bizi sorumlu tutma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı, çünkü Sen, bizim Mevlâmızsın. Kafir kavimlere karşı bize yardım et.
2. Allah’ın kendisine ortak koşma dışında kalan günahları, dilediği kimselerden affedeceğidir. Yani zerre kadar imanı olanın eninde sonunda imanından dolayı Cennete gireceği müjdesidir.
3. Günde beş vakit namazdır. Namaz Rabbimize olan en önemli sorumluluğumuzdur.
Miraç’ta Peygamberimize vasıtasız olarak vahyolunan Bakara suresinin son ayetleri, Rasûlüllah’ın hadislerinde övülmüş, her zaman ve özellikle yatmadan önce okunması tavsiye edilmiştir. Bir hadiste de;
“Bu âyetlerin geceleyin yatmadan önce okunması kişiye yeter” buyurulmuştur. ( Buhârî, Fedâilü’l-Kur’an, 10, 27, 34; Müslim, Salâtii’l misafirin, 255-256 ).
Allah Teâlâ, işlenen günahları affedebilir. Nitekim bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, bundan başkasını (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.” ( Nisa suresi, 48.Ayet )
Miraç kandilini nasıl idrak etmeliyiz?
Bu gecede vahy edilen üstün gerçeklere kulak vermeliyiz. Yüce yaratıcıya kulluk etmeli, O’na hiç bir şeyi ortak koşmamalıyız. Hatalarımıza, yanlış tutum ve davranışlarımıza tevbe ederek bizi bağışlamasını Rabbimizden dilemeliyiz. Var oluşumuzun nedeni olan ve bizim için hiç bir fedakârlığı esirgemeyen anne ve babamıza karşı saygılı olmalı, onları üzecek davranışlardan sakınmalıyız.
Akrabalarımıza ve komşularımıza iyi davranmalı, yoksullara ve kimsesiz çocuklara yardım ellerimizi uzatmalıyız. Bu gecenin yüce anlamını çocuklara öğretmeli ve onlardan ilgimizi esirgememeliyiz. Bizden, bizim inanç ve düşüncelerimizden kopuk bir halde yaşamalarına imkân vermemeli, yanlış yollara ve düşüncelere kapılmamaları için ellerinden tutmalıyız.
Miraç Kandili aydınlığını fırsat bilerek çeşitli sebeplerle lekelenen kalplerimizi önce tevbe ve istiğfar ile temizlemeli, sonra da Allah sevgisi, insan sevgisi ve vatan sevgisi ile doldurarak iyi bir kul, olgun bir mü’min olmaya gayret göstermeliyiz. Fitne, fesat, gıybet ve iftira gibi, bizi birbirimize düşman eden kötülüklerden uzak durmalı, dargınlık ve kırgınlıkları ortadan kaldırarak kucaklaşmalı, bir olmaya, diri olmaya çaba sarfetmeliyiz.
Bu kandilin ışığında, “Mü’minler ancak kardeştir.” ( Hucurat suresi, 10 ) , “Tefrikaya düşmeyin” (Necm, 7-18 ) âyetlerindeki tavsiyeleri bir kere daha düşünmek suretiyle, birlik ve beraberliğimizi pekiştirmeli, düzen ve huzurumuzu bozmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz.
Niçin yaratıldığımızı, dünyaya niçin gönderildiğimizi, İslâm’ın istediği kamil ve ideal bir mü’min modeline uygun olarak yaşayıp yaşamadığımızı düşünmeliyiz.
Miraç gecesine mahsus özel bir ibâdet şekli olmamakla birlikte, kaza namazı veya nafile namaz kılmak sevâba vesile olur. Ayrıca, Kur’an-ı Kerim okumalı, tevbe istiğfar ve dua etmeli, salâtü selâm getirmeli, yoksullara ve kimsesiz çocuklara yardım ederek sevindirmeliyiz.
Birbirimizi sevmedikçe gerçek anlamda mümin olamayacağımızı hiçbir zaman dikkatten kaçırmamalıyız. Sağlıklı kavuştuğumuz bu günlerin kadrini bilmeli ve Allah’ın lütfettiği sayısız nimetlerine şükrederek bu nimetleri artırmasını istemeliyiz.
Bu vesile ile Miraç kandilimizin bütün İslâm alemi ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını, gönüllerimizi ve kalplerimizi aydınlatmasını Yüce Rabbimizden dileriz.
GÜNÜN AYETİ:
Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter. (Nisa, 4/79)
GÜNÜN HADİSİ:
Muaviye bin Cahime'nin anlattığına göre; Cahime (radıyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelir ve: Ey Allah'ın Resûlü, ben gazveye (cihad) katılmak istiyorum, bu konuda sizinle istişare etmeye geldim der. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): Annen var mı? diye sorar. Evet deyince, Öyleyse ondan ayrılma zira cennet onun ayağının altındadır buyurur. ( Nesai, Cihad 6, 11).
GÜNÜN DUASI:
“Allah’ım! Rahmetinin gereklerini, mağfiretinin sürekliliğini, her türlü günahtan uzak ve salim olmayı, her türlü iyilik ve nimetleri, cennete girerek felaha ermeyi, yardımınla cehennem ateşinden kurtulmayı istiyorum.”
GÜNÜN FETVASI
BİR SORU - BİR CEVAP
SORU: Spor müsabakaları üzerinden bahis oynamak caiz midir?
CEVAP: Nasıl sonuçlanacağı önceden belli olmayan bir işin öngörülen sonucu üzerinde bahse girmek ve isabet edilip edilememesine göre bahsi kazanmak ya da kaybetmek kumardır. Bu iş hangi yöntemle ve hangi ad ile yapılırsa yapılsın kumar olarak değerlendirilir. Kumar haksız kazanç yöntemlerinden biri olup İslam’da kesinlikle yasaklanmıştır. Bu itibarla, spor müsabakaları üzerinden taraflardan birine menfaat sağlayan bahis oynamak, Kur’an-ı Kerim’in yasakladığı kumar kapsamına girmektedir ve caiz değildir.
KAYNAK: DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI
Hazırlayan: Gökhan Said KIDAK/ İl Vaizi