İstanbul'da Beşiktaş'ta Cami Gençlik Buluşması

beşiktaş'ta cami gençlik buluşması

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Beşiktaş Yıldız Hamidiye Camisi’nde gençlerle sabah namazında buluştu.

Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda tesbihat yapıldı ve dualar edildi. Programda hitap eden Yılmaz, “Namazın miraç olduğu, miracın namaz olduğu böyle bir iklimde Abdülhamid’in Han’ın Hamidiye Camisi’nde sabah namazında gençlerimizle buluşmak hamde ve şükre vesile güzel bir duygu” dedi.

Yaklaşan Miraç kandili dolayısıyla isra ve miraç hadisesinin önemine değinen Yılmaz, “İsra ve miraç hadisesi başlı başına üzerinde tefekkür edilmesi, anlamı ve derinliği üzerine düşünülmesi gereken bir hadisedir. Hayatın inişleri ve çıkışları, zorlukları ve kolaylıkları vardır. İsra ve miraç hadisesinin vuku bulduğu yıl Resullah’ın (SAV) zor, sıkıntılı ve dar zamanında, senet-ül hüzün denilen üzüntünün egemen olduğu bir yıldır. Hayat arkadaşı, can yoldaşı Hz. Hatice validemizi, kendisini himaye eden amcası Ebu Talib’i kaybettiği bir senenin akabinde, Müslümanların Kureyş müşrikleri tarafından yüksek seviyede bir sosyal ambargoya, boykota maruz kaldıkları bir dönemdi. Efendimiz (SAV) gönlünü feraha erdirecek bir atmosfer peşinde, bu maksatla Taif’e gitmeye karar verdi. Taif’te kendisini karşılamasını umduğu insanlardan kötü muamele gördü, taşlandı ve bir bağa sığınarak oradan kurtuldu.  Hem senet-ül hüzündeki olaylar, hem ambargonun baskısı, hem Taif’teki meşum olay Resullah’ı (SAV) üzdü. Allah’ın kendisine yüklediği tebliğ ve davet görevini ileri ufuklara ulaştırmak istiyordu. Allah Teala, bu sınavdan sonra onun yüce kalbini teskin etmek üzere isra ve miraç mucizesini ikram etti.” diye konuştu.

Müminlerin miracının namazla gerçekleştiğini dile getiren Yılmaz, şunları söyledi:
“İsra ve miraç bir zorluktan ve darlıktan sonra Cenab-ı Hakk’ın yepyeni bir fütuhatı, yepyeni bir şerhi, açılışıdır. Resul-ü Ekrem (SAV) isra ve arkasından gerçekleşen miraç mucizesiyle mekândan ve zamandan münezzeh olan Cenab-ı Hakk’ın katına kabulü bu gecede gerçekleşmiştir. Allah Teala huzuruna kabul ettiği Habib-i Edibi’ne Bakara suresinin son iki ayeti kerimesini aracısız, yani Cibril-i Emin olmadan Allah Resulü’ne vahyetmiştir. Allah Rasulü (SAV), miraçtan bize namaz armağanını getirmiştir. Dolayısıyla müminlerin namaza hurucu, namazla Hakk’ın katına yükselmesi bir bakıma Allah’la mülakatıdır. Her kıldığımız namazın aslında Allah’la mülakatımız olduğunu düşünerek kılmalıyız. Namazımızın miraç olması için Rabbimize iltica ediyoruz. Miraca, gönlümüzün hurucuna ihtiyacımız var. Peygamberimiz (SAV) gibi semaya huruç edemeyebiliriz ama gönül semamıza huruç etmek elimizdedir. Nasıl Allah Resulü (SAV) burakla semaya çıktıysa, biz de ihlas burağımız ve iman refrefimizle gönül semamızda miraç edebiliriz. Kardeşliği, ibadetin hazzını, huşuyu yakalayarak bize anlatılan güzelliklere ulaşabiliriz.”  

Yıldız Hamidiye Camisi’nin banisi Sultan İkinci Abdülhamid’in hizmetlerine de değinen Yılmaz, “Allah hiç kimseye kaldıramayacağı bir yük yüklemez. Metanetle din-i celili İslam’a sığındığımız zaman ulaşacağımız zafer Rabbimizin hediyesidir. İnanan insan için gerçek başarının sahibi, başarıyı veren Allah’tır. Allah vermedikten sonra bir insanın başarıya ulaşması mümkün değildir. Bugünlerde insanın kendini gerçekleştirmesi, kendi potansiyelini ve kabiliyetini gerçekleştirmesinden bahsediyorlar. İnsanın kendini gerçekleştirmesi bir yere kadar doğrudur ama bir yerden sonra aslolan kendini aşması, müteal olana ulaşması ve onun sayesinde başarıya ulaştığının farkına varmasıdır. Bugün çok iddialı şekilde ‘ben’ diyen tavrımız tartışmalıdır. Elbette elimizden geleni yapacağız ama başarının, nusretin Allah’tan geldiğine inanıp, ona dayanacağız. Bizim inancımıza başarı odur. Sefer bizden, zafer Allah’tandır. Banisi olduğu mabette bulunduğumuz Abdülhamid-i sani hazretleri bir ferd-i vahid gibi, tek başına otuz üç yıl Osmanlı Devleti’ni ayakta tutmayı başarmışsa işte bu imanı, Allah’a olan güveni, Resullah’a olan bağlılığı, diplomatik tavrı sayesinde olmuştur. Abdülhamid Han hazretleri başarıyı asla kendinden değil, Allah’tan bilen bir mümin ve muvahhid idi. İmanı sayesinde yedi düvelin kendisine yöneltmiş olduğu husumetlere ve Osmanlı’nın ‘hasta adam’ ilan edilmiş olmasına rağmen Abdülhamid Han otuz üç yıl Osmanlı’yı ayakta tuttu. Onu tahttan indirerek iş başına geçen İttihat ve Terakki, Osmanlı coğrafyasını 3-4 yıl içerisinde tarumar etti. Birinci Cihan Harbi’nden sonra da Osmanlı coğrafyasını yok ettiler. Abdülhamid Han’ın değeri ve kıymeti bugün daha iyi anlaşılıyor.” ifadelerini kullandı.

Yıldız Hamidiye Camisi’nde gençlerle sabah namazında buluşmanın ayrı bir hayır olduğunu belirten Yılmaz, “Biz bugün onun camisinde sabah namazında genç kardeşlerimizle buluşarak zaman tünelinde cennet mekan Abdülhamid Han’la buluştuk. O büyük sultanın ruhaniyetinin aramızda olduğuna inanıyorum. Çünkü cennet mekan Abdülhamid Han, bütün İslam ülkelerinin derdinde olan bir insandı. ‘Halife-i ruyi zemin’ sıfatıyla uzak Asya’daki Müslümanların dertleriyle ilgileniyor, Güney Afrika’daki Müslümanlara hocalar ve maddi yardımlar gönderiyordu. İstişareye değer veren tavrıyla İslam dünyasının her yerinde fikirleriyle öne çıkmış ulemayı, Ertuğrul Tekke’de misafir ederek onların fikirlerinden istifade ediyordu. Hilafet kurumunu İslam’ın birliği adına çok akıllıca kullanan bir özelliğe sahipti. Abdülhamid Han hilafeti İslam birliği adına iyi kullanması, haccın diplomatik olarak değerlendirmesi, tekke ve dergahlar vasıtasıyla halka ulaşması ve elbette halkın uyanıklığı sayesinde bu ülkeyi otuz üç yıl başarıyla yönetmiş bir cihan sultanıdır. Kızıl Sultan değil, Ulu Hakan’dır.” diye konuştu.

Programa İstanbul Müftü Yardımcısı Veysel Işıldar ile Beşiktaş Müftüsü Mehmet Uslu ile gençler ve vatandaşlar katıldı. Program sonunda ney dinletisi eşliğinde cemaate çay, simit ve çorba ikram edildi. 30.03.2019