Cankiri’da Din Istismarına Karşı Sahih Dini Bilginin önemi

Cankiri'da Din Istismarına Karşı Sahih Dini Bilginin önemi

din istismarına karşı sahih dini bilginin önemi

22 Temmuz 2019 - 11:46

DİN İSTİSMARINA KARŞI SAHİH DİNİ BİLGİNİN ÖNEMİ

                                                                                  Hasan LİMON

                                                                                                                               İl Müftü Yardımcısı

            Se-me-ra kökünden gelen istismar, “bir şeyin ürününü devşirmek ve üründen istifade etmek” demektir. Bu olumlu anlam, Türkçe de “suiistimal etmek, sömürmek” anlamıyla olumsuz mana da yaygınlaşmıştır. Din istismarı, din sömürüsü yapmak, dine dair kavramlar ve değerler ile insanları aldatarak maddi ve manevi çıkar elde etmek ve kendi menfaati için dini kullanmak demektir.

Kur’an’da, Yahudilerin kutsal kitapları Tevrat’ı ekleme ve çıkarma yapma, yanlış anlam verme, hakkı gizleme, hakkı batılla karıştırma, insanların delillere ulaşmasına engel olma, Tevrat’ta yazılı bilgilerin insanlardan gizlenmesi gibi yöntemlerle dini menfaatlerine göre kullandıkları anlatılmıştır. “…Oysa onlardan bir zümre, Allah’ın kelâmını işitirler; sonra o kelâmı iyice anlamış olmalarına rağmen yine de bile bile onu tahrif ederlerdi.” (Bakara, 2/75)

Asr-ı saadette münafıklar toplanabilecekleri, kendi aralarında görüşme yapacakları, dikkat çekmeyecek bir mekâna ihtiyaç hissetmişler, bu niyetle Kuba Mescidinin karşısına Mescid-i Nebevi ’ye alternatif olarak, bir mescit inşa etmişlerdi.  Bir heyet ile Rasulullah’a (a.s) gelip yağmurlu ve soğuk kış gecelerinde hasta ve özürlü olanların namaz kılması için bir mescit inşa ettiklerini ve kendilerine namaz kıldırarak burayı ibadete açmasını istediler. Bu sırada mescit ve onu yapanların niyetleri hakkındaki ayetler nazil oldu. (Tevbe, 9/107-110) 

Hz. Peygamber (a.s) mescit adıyla bile olsa bu fitne ve ihanet yuvasını yıktırmıştır.

İslam dininin getirdiği hükümler beş temel esası korumaya yöneliktir. Bu esaslar dinin, canın, aklın, neslin ve malın korunmasıdır. Dinin güvenlik altına alınması, korunması doğrudan dini kaynaklarından doğru bir şekilde öğrenmek ve öğretmekle mümkün olacaktır. 

Hz. Peygamber  (a.s) Muaz b. Cebel’i Yemene görevli olarak gönderirken: “Sana hakkında hüküm vermen gereken bir mesele arz olunduğunda nasıl hüküm verirsin?” buyurdu. Muaz: “Allah’ın Kitabı’na göre hüküm veririm” dedi.  Rasulullah (a.s): “Şayet Allah’ın Kitabı’nda bulamazsan?” buyurdu. Muaz: “Rasulullah (a.s)’in sünnetiyle hükmederim” dedi. Rasulullah (a.s): “Allah’ın Kitabı’nda ve Rasulullah’ın sünnetinde bulamazsan?” buyurdu. Muaz (r.a):       “Kendi reyimle içtihat ederim.”  dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurdu:

 Peygamberinin elçisini (Muaz r.a) muvaffak kılan Allah’a hamt olsun. (Ebu Davud, Akdiyye, 11;Tirmizi, Ahkâm, 3)

Bu hadis-i şerif İslam dininin ana kaynaklarını sıralayan bir hadistir. Dinimizin temel kaynakları, Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerim ile Rasulullah’ın (a.s) sünnetidir. Kur’an, Allah tarafından vahiy yolu ile Hz. Peygamber’e  (a.s) Arapça olarak indirilen, tevatür yoluyla hiçbir değişikliğe uğramadan bize ulaşan, mushaflarda yazılı, Fatiha suresiyle başlayıp Nas suresiyle biten, okunmasıyla ibadet edilen, başkalarının benzerini getirmekten âciz kaldığı kelâmdır. Rabbimiz şöyle anlatmıştır: “Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.” (Hicr, 15/9)

Kur’an, tutulması gereken sapasağlam bir kulp, yapışılması gereken Allah’ın ipi, sözlerin en güzeli, doğru yola ulaştıran rehber, dinleyenlere nasihat, hasta kalplere deva, sorunlara çözüm, müminlere rahmettir. “Bu Kur’an bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ona uyun ve günahtan korunun ki size rahmet edilsin.” (Enam, 6/155) Bu ayetten Kur’an’ın indiriliş gayesinin, onu okumak, anlamak, yaşamak/uymak olduğu anlaşılmaktadır. 

            Kur’an- ı Kerim’den sonra dinin ikinci kaynağı sünnettir. Sünnet sözlükte “izlenen yol, yöntem, örnek alınan uygulama, örf ve gelenek”  anlamlarına gelmekte olup terim olarak “Hz. Peygamber’in (a.s) söz, fiil veya tasvipleri (takrirleri)” şeklinde tanımlanmıştır. (Mürteza Bedir, Sünnet, DİA, İstanbul 2010, XXXVIII, 153)

Hz. Peygamber sadece bir nakilci değil, aynı zamanda Allah’ın hükümlerini sözlü veya fiilî olarak açıklama, yorumlama, inananlara uygulamada örnek olma görevi de vardır.

Kur’an-ı Kerim’de namaz emredilmiş, ancak namazın nasıl kılınacağı bildirilmemiştir. Namazın nasıl kılınacağını Hz. Peygamber (a.s)  öğretmiştir. Rabbimiz:

 “Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse bilsin ki biz seni onlara bekçi göndermedik.” (Nisa, 4/80)  “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah'ın azabı çetindir.” (Haşr, 59/7)

Müslümanlar Allah’ın Kitabını, Peygamber Efendimizin (a.s) sünnetini on dört asırlık sağlam tecrübeyi, irfan geleneğini, akl-ı-selimi rehber edinmelidir. İslam’ın iki temel kaynağı Kur’an ve sünnet iyi öğrenilmelidir. Rasulullah Efendimiz (a.s) buyurmuştur ki: “Size iki emanet bırakıyorum, bunlara sımsıkı sarılırsanız asla dalalete düşmezsiniz; bunlar Allah’ın kitabı ve Resulünün sünnetidir.” (Muvatta, Kader, 3) Bu hadis-i şerif asla unutulmamalıdır!

İslâm’a göre Hz. Peygamber’den (a.s) başka, “masum ve tartışılmaz” bir otorite ve rehber kabul edilemez. Hiçbir kimse ve hiçbir yapı, kendisini dinin mutlak temsilcisi olarak göremez ve insanları kendisine kayıtsız şartsız itaat ve bağlılığa çağıramaz. İslâm’da itaat ve bağlılık, Allah ve Peygamberinedir. İslam’a göre hiçbir kişinin kendisini yanılmaz bir otorite ve rehber olarak kabul etmesinin veya bağlıları tarafından böyle görülmesinin bir geçerliliği yoktur.

Tarih boyunca mehdici-mesihçi, bâtıni karakter arz eden pek çok fitne ve fesat hareketi ortaya çıkmıştır. Bu tür fitne ve fesattan korunmak için İslam’ı ve dinin kaynaklarını iyi bilmek ve samimi bir şekilde yaşamak gerekmektedir. Geçmişte yaşananlardan ders alınmalı, dinimizi, değerlerimizi istismar eden, dini kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak isteyenlere fırsat verilmemelidir.

Rabbimiz ülkemize, devletimize, milletimize zarar vermek isteyenlere, dinimize, değerlerimize saldıranlara fırsat vermesin. 15 Temmuz gecesi gibi karanlık bir geceyi tekrar bu millete yaşatmasın.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Yozgat'de Emekli Din Görevlisi Ali Açan Ebediyyete Uğurlandı
Yozgat'de Emekli Din Görevlisi Ali Açan Ebediyyete Uğurlandı
Agri'da Umreciler Dualarla Uğurlandı
Agri'da Umreciler Dualarla Uğurlandı