Cankiri'da Haftanın Makalesi

haftanın makalesi


Cankiri'da Haftanın Makalesi

“EVLİLİĞİ KOLAY KILALIM.”

Melek OVACIKLI

İl Müftü Yardımcısı

 

Yüce Kitabımız Kur’an, yeryüzünde yaşayan insanların atası olan Hz. Âdem’in bir eşe sahip olduğunu ve bu ilk karı-kocanın çocuklarıyla beraber bir aile yuvası kurduğunu haber vermektedir. Evlenme, neslin meşru bir şekilde devamı ve korunması için önem arz etmektedir. Soyu temiz nesiller yetiştirmenin yolu, eşlerin meşru ölçüler çerçevesinde kurdukları aile yuvasından geçmektedir. Dinimizde, neslin korunmasının, temel değerler (zaruriyyat-ı diniyye) arasında zikredilmesi, bu hususun öneminin vurgulanması açısından dikkat çekicidir. Bu nedenle İslam Dini, aile ve aile düzenine büyük önem vermiştir.

Bireyin mutluluğunu temin eden, toplumla birey arasını bağlayan ve onu topluma kazandıran ailenin kurumsal önemini şu ayet-i kerime gayet açık bir şekilde ortaya oymaktadır: "İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, Allah’ın varlığının belgelerindendir. Bunlarda düşünen bir toplum için dersler vardır." (Rum, 21) "Eşler yaratılmasının" dolayısıyla evlilik ve ailenin Allah’ın varlığının belgelerinden biri olarak nitelendirilmesi, bir taraftan dinimizin aile kurumuna verdiği önemi vurgulamakta, diğer taraftan da evliliğin fıtratın gereği olduğuna işaret etmektedir.

İslam hukukunda nikâh akdinin gerçekleşmesi için, iki şahit huzurunda yapılması şartı dışında uyulması gerekli bir şekil şartı veya özel bir merasim yoktur. Ancak kişi ve toplum hayatında çok önemli olan bu sevinçli olayı kutlama arzusu ve söz konusu hukuki birleşmeyi meşru olmayan birleşmeden ayırmak amacıyla topluma duyurma zorunluluğu düğün gibi toplumsal bir olguyu doğurmuştur.

 Düğün geleneği insanlık tarihi kadar eskidir. Toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılık gösteren birtakım merasimlerle gerçekleştirilse de hepsinin birleştiği nokta, nikâhı duyurmanın yanında eğlenceye yönelik olmasıdır. Sevgili Peygamberimiz, evliliklerin bir şenlik havasında ve sevinçle yapılmasını istemiş, insanların def çalıp şarkı söylemelerine müsaade etmiştir. Bununla birlikte, cahiliye kültüründen kaynaklanan yanlış âdetleri de kaldırmıştır. Düğünün nasıl yapılacağını dinimiz, detaylarıyla belirlememiş; bunu, haramlara düşmemek şartıyla düzenleme işini Müslümanların örf ve âdetine, içinde bulundukları şartlara bırakmıştır. Bir yönüyle ibadet, diğer yönüyle eğlence olan düğünlerde dinin uygun görmediği aşırı davranışlardan uzak durulması gerektiği gibi bu merasimlerin matem havasına dönüşmemesine de dikkat edilmelidir. İslami usule uygun düğün yapmada öne çıkan hususlar şunlardır:

1. Nikâhı Duyurma: Peygamber Efendimizin şu tavsiyeleri bu hususu ortaya koymaktadır:
“Haram olan (ilişki) ile helal olan (nikâh) arasındaki ayırıcı özellik, def çalmak ve şarkı söylemek (suretiyle duyurmaktır.)” (Tirmizi, Nikâh, 6.) “Nikâhı açıkça yapınız.” (İbn Hanbel, Müsned, IV, 5.) Dolayısıyla kimseye duyurmadan, ailelerin haberi olmadan gizlice nikâh yapılması uygun değildir.

2. Meşru Ölçüler İçerisinde Eğlenmek: Düğünlerde içki içilmesi, eğlencede aşırıya gidilmesi, kadın ve erkeklerin birbirlerine karşı mahremiyet sınırlarını aşan davranışlar içinde bulunması yasaklanmıştır. Hicretten sonra Medine’de ilk vefat eden Ebu Ümame Esad b. Zürare kızlarını Sevgili Peygamberimize emanet etmişti. Peygamberimiz bu kızlardan Fâriğa’yı, Nübeyt b. Cabir ile evlendirdi. Düğün sırasında Hz. Âişe’ye, Medineli Müslümanların eğlenceyi sevdiğini söyleyerek, böyle bir hazırlığın yapılıp yapılmadığını sormuştur. Bunun yapılmadığını görünce, düğün evinde bir eğlencenin tertip edilmesini istemiştir. (Buhari, Nikâh, 64; İbn Hacer, İsabe, VII, 682.) Düğün ve eğlencelerde ses cihazlarının insanları rahatsız edecek ve ses kirliliğine neden olacak şekilde açılmamasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Aksi hâlde hak ihlali söz konusudur. Kalabalık bir ortamda havaya kurşun sıkmak gibi sorumsuzca davranışlar sebebiyle birçok insan hayatını kaybetmektedir. Düğünlerde, sırf şenlik olsun, düğün sahibinin düğününe katılalım diye havaya sıkılan kurşunlar, etrafa saldıkları korku ve sebep oldukları acı sebebiyle, dinen günah olduğu gibi büyük bir sorumsuzluk örneğidir de.


3. Yemek Vermek: Düğün şenliğinin vazgeçilmez bir parçası da velimedir. Sevgili Peygamberimiz evlenme hazırlığı yapan Abdurrahman b. Avf’a, “Bir koyun keserek de olsa ziyafet ver” (Buhari, Nikâh, 7, 54, 68.) buyurmuştur. Kendisi de evliliklerinde davetlilere yemek ikramında bulunmuştur. “İlk gün velime (düğün yemeği) vermek yerinde ve yapılması gereken bir iştir. İkinci gün (vermek) âdettendir. Üçüncü gün (vermek ise) riya ve gösteriştir” (İbn Mace, Nikâh, 25.) hadisi düğün yemeğinin sünnet olduğunu ifade etmektedir. Düğün sahibinin davette zengin fakir ayrımı yapmaması gerekir. İnsanları sınıflandırmaya tabi tutarak yemeğe yalnız zenginleri davet etmek, İslam ahlakıyla bağdaşmaz. Davet edildiği düğün yemeğine katılarak düğün sahibinin gönlünü almak Peygamber ahlakındandır. Sevgili Peygamberimiz “Esiri özgürlüğüne kavuşturun, davet edene icabet edin, hastayı ziyaret edin” (Buhari, Nikâh,72) buyurmuştur.


4.  Gereksiz harcamalardan kaçınmak: Dinimiz, hayatın her alanında olduğu gibi, yeni kurulacak aile yuvası için de gereksiz harcama yapılmasını yasaklamıştır. Gereğinden fazla yapılan harcamalar, daha başlangıçta mutluluğu zedelemekte, aileyi maddi açıdan sıkıntıya sokmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Nikâhın en hayırlısı, en kolay olanıdır.” (Ebu Davud, Nikâh, 32.) buyurarak, nikâhın kolaylaştırılmasını istemiştir. Aynı zamanda “En bereketli nikâh, külfeti en az olanıdır.” (İbn Hanbel, Müsned, VI, 83.) diyerek, nikâh ve sonrasında düğün esnasında israf ve gösterişten kaçınmamızı tavsiye etmektedir. Bedir Savaşı’ndan sonra Hz. Ali ve Hz. Fatıma evlendiler. Hz. Fatıma’nın çeyizi, bir parça kadife, su tulumu ve içi güzel kokulu izhir otuyla doldurulmuş bir yastıktan ibaretti. (Nesai, Nikâh, 81.) “Düğün yapmak için kredi çekebilir miyim?” sorusunun sıkça sorulmaya başlandığı günümüzde, “Benim kızımın neyi eksik?” diyen ebeveynin, çok sevdikleri kızlarına kötülük yaptıklarının farkına varmaları gerekir. Kızlarını emanet edecekleri kişiyi faize mecbur etmek yeni kurulacak bir yuva için iyi bir başlangıç olamaz. Bilinmelidir ki, mutluluk israfta değil, sadeliktedir. Allah Teâla’nın “Sonra o gün, nimetlerden hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 102/8.) ihtarını hatırdan çıkarmamak gerekir.

Netice itibarıyla evlenme karşılıklı hak ve yükümlülükler doğuran bir sözleşmedir: Kur’an-ı Kerim, eşlerin birbirleri üzerinde birtakım haklarının bulunduğunu bildirmekte (Bakara, 228; Nisa, 4; 20-21; Talak, 7) erkeklere kadınlarla iyi geçinmeyi tavsiye ederek (Nisa, 19) evlilik bağının korunmasında kocaya daha ağır bir sorumluluk yüklemektedir. (Nisa, 34) Taraflar arasında geçimsizlik söz konusu olduğunda da taraflara sabır ve hoşgörüyü öğütlemekte (Nisa, 19), topluma da hakemler (arabulucular) vasıtasıyla eşlerin arasını bulma görevini yüklemektedir. (Nisa, 35)