Cankiri'da Haftanın Makalesi

haftanın makalesi


Cankiri'da Haftanın Makalesi

HZ. PEYGAMBER’İN İLME VERDİĞİ ÖNEM

                                                                                                                     Hüseyin Yazıcı

                                                                                                                                          İl Vaizi

 

Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e Rabbimizin ilk indirdiği ayetler “oku” ile başlamakta ve iki defa tekrar edilmektedir. Allah (c.c.) bu ayetlerle Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in şahsında bütün müslümanlara okumayı emretmiş, onları kalemle yazmaya ve ilimde gelişip yetkinleşmeye teşvik etmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de ilim kökünden türeyen kelimeler yaklaşık 750 yerde geçmektedir. Allah-u Teâla’nın sıfatlarından bir tanesi de ilimdir.

Rabbimiz “Kulları içinden ancak bilenler, Allah’ın büyüklüğü karşısında heyecan duyarlar.” (Fatır, 35/28) buyurarak iman ile bilgi arasındaki güçlü ilişkiye dikkat çekmektedir. “De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 39/9) ayetinde ise ilmin değer ve üstünlüğüne dikkat çekilmiştir.

        Allah Resûlü (s.a.s.): “Kim ilim için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler, hoşnutluklarından dolayı ilim talebesine kanatlarını serer. Denizdeki balıklara varıncaya kadar yer ve gök ehli âlim kişinin bağışlanması için Allah’a yakarır. Âlimin, âbide üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Kuşkusuz âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler miras olarak ne altın ne de gümüş bırakmışlardır; onların bıraktıkları yegâne miras ilimdir. Dolayısıyla kim onu alırsa büyük bir pay almış olur.” (Tirmizî, İlim, 19)buyurmuş, Hz. Peygamber’e (s.a.s.) yakınlığın, ona mirasçı olmanın ilimle meşgul olmakla olacağını bildirmiştir.

Mekke yıllarında Resul-i Ekrem (s.a.s.) genç sahabi Erkam b. Ebü’l-Erkam’ın evinde ashâb-ı kirâma dinî bilgiler öğretmiş, Kur’ân-ı Kerîm okumuş, onlarla birlikte namaz kılmıştı. Hz. Hamza, Hz. Ömer ve pek çok kişi orada müslüman oldu. Hicretten sonra Medine’de Mescidi Nebeviyi inşa etmiş ve mescidin güney tarafında, giriş kısmında kimsesiz ve fakir sahâbîlerin barınması için “Suffe” adı verilen bir gölgelik yaptırmıştı. Suffe de bizzat kendisi öğretmen olmuştu.

Bir gün Resûlullah (s.a.s.),  mescidde halka olmuş iki gruba rastlar ve şöyle buyurur: “İkisi de hayır üzeredir. Ama biri, diğerinden daha üstündür. Bir kısmı Allah’a dua ediyor ve ondan bir şey istiyorlar. Allah onlara ister verir, isterse vermez. Diğerleri ise, dini anlamaya ve ilim öğrenmeye çalışıyorlar ve bilmeyene öğretiyorlar. Bunlar daha üstündür.” dedikten sonra “Şüphe yok ki, ben de sadece bir öğretmen olarak gönderildim.” diyerek ilim öğrenenlerin yanlarına oturmuştur.” (Dârimî, Mukaddime, 32) Her fırsatta ashabını eğitmiş, cahiliye toplumundan saadet asrı gibi model bir toplum inşa etmişti.

Bi’rimaûne mevkiinde Kur’an’ı iyi bilen ve kendilerine “kurrâ” denilen yetmiş kadar sahâbî şehit edildiğinde Resûlullah (s.a.s.) hiçbir felâket karşısında hissetmediği derecede bir üzüntü duymuş, otuz veya kırk gün süreyle sabah namazlarında Bi’rimaûne faciasının faili kabilelere beddua etmiştir.

Hicretin 2. yılında (624) yılında yapılan Bedir gazvesinde müslümanlar galip gelmiş ve yetmiş kişi de esir alınmıştı. Esirlerin durumunu ashabı ile istişare eden Hz. Peygamber (s.a.s.), bazı esirlerin malî durumlarına göre para ödemelerini, bazı esirlerin karşılıksız olarak, okuma yazma bilenlerin ise on müslümana okuma yazma öğretmeleri şartıyla serbest bırakılmaları kararlaştırdı.

Kadınlar ‘Yâ Resûlallah, erkekler senin sözlerini rahatlıkla dinleyebiliyor, hâlbuki biz senden yeterince istifade edemiyoruz, bizim için ayrı bir gün tahsis etsen?’ demeleri üzerine, Peygamber Efendimiz (s.a.s) haftada bir günü de kadınların eğitimine ayırmıştı. (Buhârî, İlim, 35)

Abdullah b. Mes’ûd (ra) diyor ki: Hz. Peygamber’i (s.a.s.) şöyle derken işittim: “Ancak iki kişiye haset (gıpta) edilir. Bunlar; Allah’ın kendisine mal verdiği ve onu hak yolunda harcayan kimse ile Allah’ın kendisine (ilim ve) hikmet verdiği ve ona göre karar verip, onu başkalarına da öğreten kimsedir.” (Buhârî, Zekât, 5)

Anne babaların çocuklar üzerinde hakları olduğu gibi, çocuklarında anne babaları üzerinde hakları vardır. Resul-i Ekrem (s.a.s.) Abdullah b. Amr’a “Çocuğunun senin üzerinde hakkı var!” (Tirmizi, Birr, 33; İbn Hanbel, IV, 77) “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” (Müslüm, Sıyam, 183) buyurarak çocukların eğitim ve terbiyesine dikkat çekmiştir.

Son olarak Yüce Rabbimden muharrem ayı ve aşure günü ile hicri yılbaşının bütün müslümanlar için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Husussan 2019-2020 eğitim-öğretim yılında başta öğrencilerimize ve öğretmenlerimize başarılar diliyorum.