Cankiri'da Aile Kurumu Ve önemi

aile kurumu ve önemi


Cankiri'da Aile Kurumu Ve önemi

AİLE KURUMU VE ÖNEMİ

Yüce Rabbimizin en güzel nimetlerinden olan aile, insanoğluna huzur ve sükûnet veren, çocuklar ve temiz rızıklarla güzelleşen kutsal bir birlikteliktir. Aile, Rabbimizin yeryüzündeki ayetlerinden biri olup onun rahmeti ile sevgi, saygı, şefkat ve muhabbete erişilen bir kurumdur. Rum süresinde Rabbimiz: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır” (Rum, 30/21) buyurmaktadır.

Bireyleri olumsuzluklara, tehlikelere karşı koruyan sağlam ve güvenli bir limandır aile. Aile, toplumun en küçük fakat en önemli yapıtaşı, hayatın bütün aşamalarına etki eden başlangıç noktasıdır.

Küreselleşen dünyada aileyi hedef alan kitle iletişim araçlarının gelişimi değer ve sınır tanımaksızın aile mahremiyetini, aile bireylerinin haklarını ve ailenin saygınlığını zedeleyebilmektedir. Sadakatsizlik, vefasızlık, tahammülsüzlük, bilinçsizlik ve şiddet gibi sebeplerle aile ciddi anlamda zarar görmektedir. Dolayısıyla ailenin kurulması, korunması ve sağlıklı bir şekilde geleceğe taşınması için çözüm üretmek hepimizin sorumluluğudur.

Toplumun en küçük yapı taşı olarak ilk insanla başlayan aile kurumu, toplumdaki ufak ya da büyük tüm sorunların kaynağı aynı zamanda çözüm yeridir. Problemli ailelerin oluşturduğu toplumun mutlu ve huzurlu olması düşünülemez. Bundan dolayı Aile kurmak kadar, aile kalmak da önemlidir. Ailesinin değerini bilmek ve kurduğu yuvayı korumak, kadın-erkek her Müslümanın vazifesidir. Aile kalmak, eşlerin birbirini örtü misali setretmesi, her türlü kötülükten muhafaza etmesi, ilgi ve sevgiyle bütünleştirmesi demektir. Bu sebeple Yüce Rabbimiz, “Onlar sizin için bir elbise gibidirler ve siz de onlar için bir elbise gibisiniz” (Bakara, 2/187) buyurmuştur.

Aile anne, baba, çocuk ve diğer akrabalardan oluşur. Ailevî problemlerin de birçok sebebi olabilir. Babadan kaynaklanan, anneden kaynaklanan, çocuktan kaynaklanan vb. aile içindeki tüm fertler ailevî sorunlara sebep olabilirler. Bu problemler maddi, manevi olabileceği gibi psikolojik ya da sosyolojik olabilir. Kişinin kendisinden kaynaklandığı gibi çevresinden de kaynaklanabilir. Evin olduğu yerde sorun da olur. Dertsiz baş arayan başsız kalır. Yeni evlenenlerin en büyük yanılgısı, dikensiz bir gül bahçesi düşleyerek hayal kırıklığına uğramalarıdır. Dalgasız deniz ve dikensiz gül bahçesi olmayacağını, bilmek gerekir. İnsanın olduğu yerde mutlaka sorun olur. Asıl sorun, sorun olmayacağını hayal edip hazırlıksız olmaktır. Yoksa problemin muhtemel olduğunu düşünüp çözüm için hazırlıklı olmakta hiçbir sakınca yoktur.

Ailedeki bireylerin hak ve sorumluluklarını tek tek belirten Rabbimiz haklara ve sorumluluklara riayetsizlik olursa çözümü de Kur’an-ı Kerim’de sunmuştur.

 “Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır” (Nisa, 4/35) buyruğu ile bize yol göstermektedir.

Görüldüğü gibi ailevî problemlerde en büyük sorumluluk aile büyüklerine düşmektedir. Onlar ateşe körükle gitmek yerine Kur’an ve sünnete uygun bir yöntem izlemeli ailenin kurtulması için her iki tarafta fedakârlıktan sakınmamalıdırlar.

Hz. Peygamber (s.a.v) kızı Fatıma’nın evine girdiğinde damadı Ali’nin bulunmadığını görünce kızına Ali’nin (r.a) nerde olduğu sorusuna cevaben

– “Ali ile bir konuda biraz tartıştık. O da küsüp gitti, nerede olduğunu bilemiyorum.”

Efendimiz (sav) üzülerek yanında bulunan Sehl bin Sad’a emir verir:

– “Git Ali’yi bul. Nerede olduğunu bana bildir.”

Az sonra gelen Sehl bin Sad:
– “Ya Rasûlallah, Ali mescitte toprak üzerine uzanmış uyuyor” der.

Efendimiz (sav) hemen mescide gider, uzanmış halde toz toprağa bulanmış vaziyette görünen Hz. Ali’ye şöyle seslenir:

– “Kalk ya Eba Tûrab!..”

Bu sesleniş üzerine uyanıp baktığında başı ucunda Rasûlullah’ı (sav) gören Hz. Ali, hemen fırlayıp ayağa kalkar. Efendimiz (sav) şefkatle elinden tutar, evine getirir ve birlikte otururlar. Arayı bulup küslüğü giderir, sevgi saygı ortamını tesis ettikten sonra kalkıp gider.

Bu sırada Rasulullah’ın mübarek yüzündeki sevinci gören sahabe sorar:

– “Ya Rasûlallah, sizi çok sevinçli görmekteyiz.”

Şöyle cevap verir:

–“Çok sevdiğim iki kişinin arasını bulmaya muvaffak oldum. Nasıl sevinmeyeyim?”   

                                                                                                                                             Durali GÜL

                                                                                                                                          Cezaevi Vaizi