YAKARSA ÜMMETİ ALİMLER YAKAR


Yakarsa dünyayı Garipler yakar diyordu bir Arabesk sanatçısı, ben bu söz üzerine müsaade ederseniz bir güncelleme yapayım. Yakarsa ümmeti Alimler yakar. İlmi rütbelerin en üstünü ilim rutbesidir şeklinde bir değerlendirmeyle zirveye taşıyan Efendimiz sav, ilim sahiplerini de Peygamber varisi ilan ederek onore etmiş, böylece sosyal statünün zirvesine Alimleri yerleştirmiştir. Dünya ilim tarihinde “ilme” böylesi bir değer bulmak imkansızdır. Nitekim Galile sırf dünya yuvarlaktır dediği için aforoz edilmiş ve öldürülmüştür. Batı ilimle ancak Yenicağda zorlu ve kanlı mücadelelerle barısmış ve kaynaşabilmiştir. İslam ilmi insanlığın hizmetine sunmuşken Batı tam aksi yönde ilmi, bir güç aracı olarak görmüş ve kullanmıştır. Neticede bugün ilim, Batı hegomanyasının dini haline gelmiş böylece insanlığa ilim marifetiyle kan kusturmaktadır. 
Elbette burada bir ilim tarihi yazısı yazacak değilim ama meramın anlaşılabilmesi için bu kadarına lütfen tahammül gösterin. Batı ilimde ilerlerken İslam dünyası bir ilim krizi ile girdap yaşadı. Bugün bu girdaptan çıkma yolunda epey mesafe kateden Alimlerimiz, nedense “ilkeli bir duruş” ortaya koymakta çok büyük bir sıkıntı yaşıyorlar. “Dünyevileşme” kıskacında nasiplerine düşen beladan nasiplenen Alimlerimiz doğal olarak ilim-amel denklemini kuramamakta böylece beklenen / özlenen o sıçramayı gerçekleştirememekteler. Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolaylaştığı, imkanların adeta sınırsızlaştığı bir zamanda bu çıkmaz, İslam alemini adeta felç ediyor.
Alimlerimizin yüzyıllık tartışma çukurlarında enerji ve emek israfı yarışına girmesi, onlardan ümitvar olan Alem-i İslam- ı kahrediyor. Birbirlerine bu mayınlı alanda meydan savaşı ilan eden Alimlerimiz, zaman zaman öyle kulvarlara girmekteler ki şaşkınlıktan ne yapacağımızı bilememekteyiz. Öyle ki Darwinden daha evrimci kesilen, Hz Adem as a Baba ihdas eden, Hz Meryem’i çift cinsiyetli sayan, ibadetleri sadece bir ahlak basamağı olarak gören ve bunun adına da “akletmek farzdır” gibi afilli sözlerle deyimlerle pazarlayan, birilerine şirinlik adına kardeşini tahkir etmekten şehvet duyan Alimlerimiz olduğu gibi; özelde anlatılması gereken konuları internet vasıtasıyla dünyaya sunan, çetrefilli konularda gezmekten hoşnut olan, önüne gelen nakli nakletmekte beis görmeyen sıkışınca ben sadece naklettim diyerek sıyırmaya çalışan, yanlış anlaşılmaya çok müsait konuları anlatan sonra da bunu bir “hak” meselesine dönüştüren, Arapça şiir okumayı bile ilim olarak sunmaya çalışan Alimlerimiz de yok değil; hele son yılların tropic durumu “Arabesk vaizliği” ile kitleleri on dakika ağlatmayı, Ramazanda “kerbela” manifestosu çekmeyi, Efendimiz sav in fakirliğini bandıra bandıra sofrasında en az beş çeşit yemek yiyenlere ve marka giyenlere anlatmayı büyük bir tanıtım hizmeti sayan, Faiz ve zinayı bile dramatize ederek sunma mahareti gösteren Alimlerimizi saymak bile istemiyorum. 
Ümmetin önünde “Dünyevileşme” diye çok büyük bir kriz dururken ve bu sebeple Deist tartışmaları ayyuka çıkmışken, Oruç tutmayanların oranı namaz kılmayanların oranına yaklaşmışken, aleni oruç yemek tabiri bile artık absürt gelirken, iftar sofralarında oruç tutmayanlar oruç tutanların katbekat üzerindeyken, faiz batağına hacı hoca düşmüş ve bunu normal bir durum olarak karşılıyorken, hacı hocaların kızları bile cafelerde nargile tüttüterek erkek arkadaşlarıyla sabahlıyorken,  Hacı hoca kızının sadece başını usulsüzce bile kapatmasını tesettür sayarken, Hacı  Hoca çocukları bile madde kullanmaya başlamışken, Hafızlık müessesesine hayatını vakfederken evladını ODTÜde okutmayı tercih eden hocalarımız dururken, İmam Hatipe çocuğunu göndermeyi ar görmeye başlayan önemli bir İmam kitlesi varken tam da o sözü söylemek yerinde olur.
Yakarsa ümmeti Alimler yakar.