Bir İman Kanseri Olarak Deizm


Basit bir tabirle Kanser; vücudu ya da organı içeriden eriyip tüketen korkunç bir hastalık, saldıran değil içeriden direk direnci hedef alan sinsi bir yapı. Deizm de inkar değil ama kendince dini dizayn çalışması tıpkı kanser gibi imanı dizayn çalışması ile eritip tüketme çabasının adı. Deizm tıpkı Kanser gibi imanı önce sorgulayan sonra sarsan sonra kendince oluşan boşluklardan yararlanarak "yeniden" "kendine/akıla göre bir iman inşa hareketidir. İnkar yoktur burada doğrudan red ya da bir karşı çıkış da değildir sadece Dini "kendileştirme" ürünü haline getirmekten başka bir şey değildir aslında olan. 

İslam Dünyasının özelde de biz Türkiye'deki Müslümanların özgün gündemleri olmadı uzunca zamandır. Hep önümüze problemler kondu ve biz de bütün enerjimizi önümüze konulan problemleri çözmeye adadık. Zaten zihinsel olarak Batı tezgahından geçen Bilginlerimiz öğretildiği gibi düşünebildiğinden meselelere çözümleri de hiç bir zaman "bizim" olmadı. Şimdi önümüze yeni bir mesele olarak "Deizm" konuldu; yazdık, çizdik, konuştuk, yazıyor, çiziyor ve konuşuyoruz. 

Biz bu yazımızda önümüze konulan bu meseleyi Deizmi, kökenine inerek tanımaya bizimle olan ilişkisine/ilişkilendirilmesine, tarihsel kökenine inip bugün neden önümüze çıkarıldığına cevaplar bulmaya çalışacağız. Bunu yaparken Batı Dünyası ile Orta Çağ Hristiyan alemi arasındaki münasebetin farkında olarak orada ortaya çıkan bu meselenin bize yamanmaya çalışıldığı gerçeği ve kendimiz gibi düşünme yetisiyle duruşumuzu ortaya koyarak meseleyi ele alacağız.

Deizm, Yaratıcıyı alemin mimarı, düzenleyicisi ve tanzim edeni olarak kabul edip alemle ilişkisini bundan ibaret sayan, Yaratan Yaşatan ama Yönetmeyen Karışmayan bir Tanrı tasavvurudur. Ateizmin yani Tanrı tanımazlığın oluşturduğu bilimsel ve fizikötesi boşluğun bir şekilde doldurulması, Tanrı var Din yok şeklinde ifade edebileceğimiz bir yapı. Deistlikten bahsederken her ne kadar böyle genellemelerde bulunsak da ünlü Deist karşıtı filozof Samuel Clarke, tek tip Deistlikten bahsedilemez diyerek onları dört kategoride değerlendirmektedir. Buna göre birinci grup; ezeli, özgür ve akıllı bir varlık olan Tanrı, dünyayı saat gibi kurarak onu kendi haline bırakmış dünyada olan bitenle ve varlıkla ilişkisi kalmamıştır. İkinci grup Deistliğe göreyse birinci grubun aksine Tanrının evrenle ilgisinin devam ettiği fakat bu ilgide "ahlâkıliğin" olmadığını belirtmektedirler. Üçüncü grup Deistler ise ahlaki ilişkilendirmeyi kabul etmekte fakat ruhun ölümsüzlüğüne karşı çıkarak ölümden sonraki hayatın varlığına karşı çıkmaktadırlar. Dördüncü gruptakiler ise dini ve ahlaki doktrinleri genel olarak kabul ederken dinin hayata dair uygulamalarına karşı çıkmaktadır. Fıkıhsız sadece ahlaki öğreti olan bir Dini kabul etmektedirler. Bu gruplandırmanın dışında Nebevi olanın akıl tarafından onaylanan kısmını kabul edip diğer kısmını reddeden "akılcı din" anlayışı diye de isimlendirebileceğimiz Whichcote gibi Deistlerin de bulunduğunu söylemek gerekir. Buna göre Dinin akıl tarafından onaylanan kısmına evet, aklın almadığı kısmını ise reddeden "kendince din" oluşturma gayreti gözlerden kaçmamaktadır. 

Burada ister istemez "hangi akıl" ve " neye göre" soruları akla gelecek Deistler ise bu sorulara "Tanrının aklı" diyerek "Dini Tanrıya ait hale getirme" "Tanrıdan olmayanı reddetme" şeklindeki cevaplar verilmektedir. Kendilerini Tanrının asıl takipçileri olarak gören bu güruh, Allah adına ama Allah'a rağmencilik yapmaktan geri durmamaktadır. Şeriatsız bir Din tasavvuru içinde olduklarını söylemek yanlış olmasa gerektir.

Günümüzde Deizm meselesi her ne kadar İslam Dinine değil onu temsil ettiği söylenen dindarlara karşı ortaya çıkan bir meseleymiş gibi söylense de meselenin aslı; 15 Temmuz darbe girişimi ile din ile ilişkilendirilen bir grubun Devlet Millet ile çatışması sonucunda "Dinin yerinin" yeniden konuşulduğu bir zaman ve zeminde karşımıza çıkarılması oldukça düşündürücüdür. Hatta zaman ve zemin kaygısı olmadan niyetlerini gizlemeyen Deist gündem oluşturucuları; meseleyi "dindarlara oluşan bir tepki" şeklinde pazarlamaktadır.

Buna göre dindarlar aradan çıkartılarak Fıkıhsız Sünnetsiz kısaca Şeriatsız bir İslam Dini oluşturulmak gayesi bu tartışmanın özünü oluşturduğu apaçık ortada durmaktadır. Mesele biraz derinden irdelendiğinde yaşanılan hayat ile anlatılan/anlaşılan din arasındaki uçurumlar sonucunda rahatsız olan nefsin, fıkhı - şeriatı ortadan kaldırarak bir rahatlatma girişimidir Deizm tartışması.